9 Ağustos 2011 Salı

MEB Yönetici Atamaları Yönetmeliğinde Değişiklik

Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama Ve Yer Değiştirmelerine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik  Resmi Gazetede yayınlandı.

Değişen maddeleri tek tek ele alınamayacak kadar çok ama görünen o ki Ekim ayında yapılacak sınavdan sonra Ocak Şubat aylarında atamalar gerçekleştirilecek. Gerçi valiliklerce de ihtiyaç duyulduğu zaman atama yapılabilir ibaresi var.

Ekimde sınava girmeyi düşünenler kaynak ve bilgi arşivime buraya tıklayarak ulaşabilir.

7 Ağustos 2011 Pazar

Nikon D5100 ve sonrası

Uzun zamandır hayatıma dâhil etmek istediğim, hobilerim arasına katmaya çalıştığım amatör fotoğrafçılık için ilk şartı nihayet yerine getirdim. İlk DSLR fotoğraf makinem Nikon D5100 ve birlikte satışa sunulan Nikon 18-55 lens artık çantada. Şimdi bu büyülü dünyanın kapısını aralamak için ustalara yanaşmaya, çok okumaya, öğrenmeye ve cesarete ihtiyaç var. Henüz taze gelin gibi bir köşede duran bu güzel oyuncağımla ilgili ilk izlenimleri aktarmaktır niyetim.


Canon 550D alma niyetiyle girdiğim dükkândan Nikon D5100 ile çıkmamın nedeni ikna kabiliyeti yüksek bir satıcıyla tanışmam oldu. Sonuçta hakkında neredeyse hiç bir şey bilmediğim bir makineyle çıktım dükkândan ve üstelik Canon'a ihanet etmişim gibi bir hisle birlikte. Aslında git gide futbol taraftarlığına dönüşen Canonculuk ve Nikonculuk arasında bir yerdeydim ama sanki hep Canon'a yakın gibiydim. Hele D5100 ile ilgili yorumları okurken Canoncuların "... ama bir Canon değil" yorumlarından sonra iyice bir refleks gelişti bende. Nikonumu sahiplenmeye başladım. Kendimi 10 Ara Güler gücünde hissediyorum şimdi. Hafta sonları fotoğraf turlarına katılmak, karanlık odalarda sabahlamak geçiyor içimden.. Neyse, bu daha sonraki yazıların konusu ;)

Fotoğrafçılıkla uğraşan pek çok kişinin uğrak yeri olan Sirkecideki Hayyam Pasajı ve pasajdaki dükkânlarla ilgili pek çok yorum okumuştum internet sitelerinde. Burada nakit veya taksitle, spot veya garantili/faturalı satış türlerinden haberdardım. Aradaki fiyat faklarından ve artılarından/eksilerinden de. Benim tercihim garantili ve faturalı ürün almaktan yana oldu ama bu işi profesyonel olarak da yapan pek çok kişi spot ürün almayı da tercih ediyorlar. Spot satışlarda mağazalar kendince bir garanti veriyorlar. Kendi teknik servislerinde ürünün onarımını yapmayı vaat ediyorlar. Pasajda dönen ticarette ciddi bir güven duygusu hâkim. Kimseyi yanıltmamak için fiyatıyla ilgili açıklama yapmayayım diyorum. Spot satışı ile garantili peşin veya taksitli satışları arasında ciddi farklar var. Bu konuda bilgiye ulaşmak da oldukça kolay zaten günümüz şartlarında.

Makine D5000 modelinin geliştirilmiş hali. Canon 600D ile yakın özelliklere sahip. Bu yüzden en çok bu modelle kıyaslanıyor. Şu adreste 2 modeli kıyaslayan çok kapsamlı (İngilizce) bir makale var. Şu adreste de bir karşılaştırma makalesi (Türkçe) mevcut. Teknik altyapım, mevcut değerlendirmeleri tam anlamıyla algılayabilecek ve size aktarabilecek kadar yeterli değil ama temel özelliklerden bahsedebilirim.

Bir sonraki yazıda dilim döndüğünce teknik özelliklerinden bahsedeceğim.

[DEVAM EDECEK]...

14 Temmuz 2011 Perşembe

Memleketin kelebeğinde bile gözleri var!

Günlük yaşamımızda da bu böyledir, toplumsal hayatta da. Tarih de bu tür örneklerle doludur. Arsana, evine barkına sahip olmazsan birileri elinden almaya kalkar. Memleketine sahip çıkamazsan birileri talip olur.

Artvin Yusufeli'ne turist ayağına gelen iki Rus bir çanta dolusu kelebek ve böcek toplamışlar. Köylüler tarafından ihbar edilmeseler memleketin kelebeğini ve böceğini yurt dışına kaçıracaklardı muhtemelen. Öncelikle köylüleri tebrik etmek lazım bu sorumlu davranışlarından ötürü. Sonra da kaçırılmasına engel olduklarımızın dışında acaba nelerin elimizden alınıp götürüldüğü sorusunu sormalıyız kendimize. Memleketimizin zenginlikleriyle övünmek elbette ki hakkımız ama "bu zengiliklerden ne kadar faydalanıyoruz, bu zenginliklere ne kadar sahip çıkıyoruz veya bu zenginliklerin ne kadar farkındayız" soruları da dolaşmalı aklımızda.

Bir önerim var konuya dair. Bir büyük gazetenin ilavesi olan ve yıllardır adına magazin, televizyon vs ödülleri dağıtan "Kelebek", keşke bu memleketin doğal güzellikleri adına da bir kampanya yürütse, biz de memleketin "dişi" güzellikleriyle ilginelmek yerine doal güzellikleriyle ilgilensek biraz. Bu nahoş haber olmasaydı kaç kişi Yusufeli gibi küçük bir ilçenin kırsalında böylesine bir doğal güzelliğin ve zengilnliğin olduğundan haberdar olurdu acaba?

Toprağa, doğaya, suya, tüm zenginliklere sahip çıkmalı. Tüm insani değerler ve gelecek nesiller için...

Kelebek Etkisi teorisi denilince akla gelen ilk isim Edward Lorenz ne demişti hem: "Amazon Ormanları'nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD'de fırtına kopmasına neden olabilir"

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Beatrice'den Sonra Birinci Yüzyıl [Amin Maalouf]

Özgün Adı: Le Premier Siecle Apres Beatrice
Yazar: Amin Maalouf
Türü / Sayfası: Roman / 160 sayfa
Yayınevi / Basım Yılı: YKY  / 1. Baskı 2004 (Türkçe)
Çeviren: Esin Talu Çelikkan
Fiyatı:7-8 TL

Dünya'da kadın oranı giderek azalmaktadır. Özellikle güney yarımküre ülkeleri ve doğu ülkelerinde erkek çocuk isteyen toplumların sırtından para kazanmak isteyen bilim insanları bebek cinsiyeti belirleyen bir ilaç üretirler. Bunun yol açtığı felakete dur demek isteyen bir böcekbilimci erkek ve bir gazeteci kadının bu gelişmeler ortasındaki yaşantısından kesitler sunuyor roman. Çiftin hayatlarına romanın erkek karakteri böcekbilimcinin en çok istediği şey, adı daha önceden belirlenmiş bir kız çocuğu giriyor. Beatrice'in büyümesine ve aile ile olan ilişkisine de tanıklık ediyoruz roman boyunca.

Lübnan asıllı Fransız yazar Amin Maalouf'un YKY' dan çıkan eserlerinden sanırım onuncusu bu kitap.

Daha önce Amin Maalouf okumamıştım. Okuduktan sonra çok etkilendiğimi söyleyemem belki ama bir iki kitabını daha okumayı arzu ettiğimi söylesem sanırım ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Yalnız kitabı okurken aklımda oluşan çerçevede batılı ve batıcı, doğuya gitse de bir an önce batıya/batısına kavuşma isteği duyan bir ressamın çizdiği soyut bir resim oluştu. Ne derece doğru bir tablo çizdim bilmiyorum.

23 Haziran 2011 Perşembe

Zaro Ağa

İlk kez Sunay Akın'ın Ay Hırsızı kitabında okudum dünyanın en uzun yaşayan insanlarından biri olan Zaro Ağa'yı. Sonra Şanlıurfa SBL' nin okul dergisinde gördüm adını. 160 yıllık ömründe 10 padişah ve 1 Reis-i Cumhur görmüş, sayısız olay yaşamıştır Zaro Ağa. Kaç savaşa katıldığı konusundaki bilgi kesin değildir, o derece... Doğduğu yer olan Bitlis'ten İstanbul'a geldikten sonra, Selimiye Kışlası, Ortaköy Camii gibi pek çok tarihi öneme sahip binanın yapımında, inşaatlarında çalışmıştır. Sonraları hayatını hamallık yaparak geçirir. Pek çok kez evlenmiş, bu evliliklerinden pek çok çocuğu, onlardan da pek çok torunu olmuştur. Sunay Akın' ın anlatımına göre 1934'te ebediyete göçtüğünde, hayattayken yaptığı yolculuklardan en kötüsünün, Amerika yolculuğunun yaralarını taşır ruhunda. Bir Amerikalının daveti üzerine Amerika' ya giden Zaro Ağa, sirkte para karşılığı insanlara teşhir edilir dünyanın en yaşlı insanı ünvanıyla. Zaro Ağayla fotoğraf çektirir ücretini verenler. Burada geçirdiği günler hem yaşlı bedenini, hem de ruhunu yorar, incitir.

Bugünün insanı olsaydı Zaro Ağa, hangi pazarlama stratejisinin kurbanı olurdu, kim bilir?