7 Ekim 2011 Cuma

Amazing Facts (Superlatives)

Dünya rekorları veya ilginç gerçekler superlative işlerken kullanılan en ideal bir tema. En uzun nehir, en uzund ağ gibi kemikleşmiş bilgilerin dışında daha farklı, dha ilgi çekici bilgiler öğrencilerin daha çok ilgisini çekiyor gibi.

İşte rekorlarla ilgili ilginç örnekler bulabileceğiniz bir kaç adres:

Aşağıdaki sunuda "enlerden" bir kaç örnek var. Bir warm-up aktivitesi çıkabilir. Belki de içerikteki bazı bilgileri silip öğrencilere tahmin ettirebilrisiniz..

http://hotfile.com/dl/131649256/9cecca9/amazing_facts.ppt.html

9 Ağustos 2011 Salı

MEB Yönetici Atamaları Yönetmeliğinde Değişiklik

Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama Ve Yer Değiştirmelerine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik  Resmi Gazetede yayınlandı.

Değişen maddeleri tek tek ele alınamayacak kadar çok ama görünen o ki Ekim ayında yapılacak sınavdan sonra Ocak Şubat aylarında atamalar gerçekleştirilecek. Gerçi valiliklerce de ihtiyaç duyulduğu zaman atama yapılabilir ibaresi var.

Ekimde sınava girmeyi düşünenler kaynak ve bilgi arşivime buraya tıklayarak ulaşabilir.

7 Ağustos 2011 Pazar

Nikon D5100 ve sonrası

Uzun zamandır hayatıma dâhil etmek istediğim, hobilerim arasına katmaya çalıştığım amatör fotoğrafçılık için ilk şartı nihayet yerine getirdim. İlk DSLR fotoğraf makinem Nikon D5100 ve birlikte satışa sunulan Nikon 18-55 lens artık çantada. Şimdi bu büyülü dünyanın kapısını aralamak için ustalara yanaşmaya, çok okumaya, öğrenmeye ve cesarete ihtiyaç var. Henüz taze gelin gibi bir köşede duran bu güzel oyuncağımla ilgili ilk izlenimleri aktarmaktır niyetim.


Canon 550D alma niyetiyle girdiğim dükkândan Nikon D5100 ile çıkmamın nedeni ikna kabiliyeti yüksek bir satıcıyla tanışmam oldu. Sonuçta hakkında neredeyse hiç bir şey bilmediğim bir makineyle çıktım dükkândan ve üstelik Canon'a ihanet etmişim gibi bir hisle birlikte. Aslında git gide futbol taraftarlığına dönüşen Canonculuk ve Nikonculuk arasında bir yerdeydim ama sanki hep Canon'a yakın gibiydim. Hele D5100 ile ilgili yorumları okurken Canoncuların "... ama bir Canon değil" yorumlarından sonra iyice bir refleks gelişti bende. Nikonumu sahiplenmeye başladım. Kendimi 10 Ara Güler gücünde hissediyorum şimdi. Hafta sonları fotoğraf turlarına katılmak, karanlık odalarda sabahlamak geçiyor içimden.. Neyse, bu daha sonraki yazıların konusu ;)

Fotoğrafçılıkla uğraşan pek çok kişinin uğrak yeri olan Sirkecideki Hayyam Pasajı ve pasajdaki dükkânlarla ilgili pek çok yorum okumuştum internet sitelerinde. Burada nakit veya taksitle, spot veya garantili/faturalı satış türlerinden haberdardım. Aradaki fiyat faklarından ve artılarından/eksilerinden de. Benim tercihim garantili ve faturalı ürün almaktan yana oldu ama bu işi profesyonel olarak da yapan pek çok kişi spot ürün almayı da tercih ediyorlar. Spot satışlarda mağazalar kendince bir garanti veriyorlar. Kendi teknik servislerinde ürünün onarımını yapmayı vaat ediyorlar. Pasajda dönen ticarette ciddi bir güven duygusu hâkim. Kimseyi yanıltmamak için fiyatıyla ilgili açıklama yapmayayım diyorum. Spot satışı ile garantili peşin veya taksitli satışları arasında ciddi farklar var. Bu konuda bilgiye ulaşmak da oldukça kolay zaten günümüz şartlarında.

Makine D5000 modelinin geliştirilmiş hali. Canon 600D ile yakın özelliklere sahip. Bu yüzden en çok bu modelle kıyaslanıyor. Şu adreste 2 modeli kıyaslayan çok kapsamlı (İngilizce) bir makale var. Şu adreste de bir karşılaştırma makalesi (Türkçe) mevcut. Teknik altyapım, mevcut değerlendirmeleri tam anlamıyla algılayabilecek ve size aktarabilecek kadar yeterli değil ama temel özelliklerden bahsedebilirim.

Bir sonraki yazıda dilim döndüğünce teknik özelliklerinden bahsedeceğim.

[DEVAM EDECEK]...

14 Temmuz 2011 Perşembe

Memleketin kelebeğinde bile gözleri var!

Günlük yaşamımızda da bu böyledir, toplumsal hayatta da. Tarih de bu tür örneklerle doludur. Arsana, evine barkına sahip olmazsan birileri elinden almaya kalkar. Memleketine sahip çıkamazsan birileri talip olur.

Artvin Yusufeli'ne turist ayağına gelen iki Rus bir çanta dolusu kelebek ve böcek toplamışlar. Köylüler tarafından ihbar edilmeseler memleketin kelebeğini ve böceğini yurt dışına kaçıracaklardı muhtemelen. Öncelikle köylüleri tebrik etmek lazım bu sorumlu davranışlarından ötürü. Sonra da kaçırılmasına engel olduklarımızın dışında acaba nelerin elimizden alınıp götürüldüğü sorusunu sormalıyız kendimize. Memleketimizin zenginlikleriyle övünmek elbette ki hakkımız ama "bu zengiliklerden ne kadar faydalanıyoruz, bu zenginliklere ne kadar sahip çıkıyoruz veya bu zenginliklerin ne kadar farkındayız" soruları da dolaşmalı aklımızda.

Bir önerim var konuya dair. Bir büyük gazetenin ilavesi olan ve yıllardır adına magazin, televizyon vs ödülleri dağıtan "Kelebek", keşke bu memleketin doğal güzellikleri adına da bir kampanya yürütse, biz de memleketin "dişi" güzellikleriyle ilginelmek yerine doal güzellikleriyle ilgilensek biraz. Bu nahoş haber olmasaydı kaç kişi Yusufeli gibi küçük bir ilçenin kırsalında böylesine bir doğal güzelliğin ve zengilnliğin olduğundan haberdar olurdu acaba?

Toprağa, doğaya, suya, tüm zenginliklere sahip çıkmalı. Tüm insani değerler ve gelecek nesiller için...

Kelebek Etkisi teorisi denilince akla gelen ilk isim Edward Lorenz ne demişti hem: "Amazon Ormanları'nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD'de fırtına kopmasına neden olabilir"

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Beatrice'den Sonra Birinci Yüzyıl [Amin Maalouf]

Özgün Adı: Le Premier Siecle Apres Beatrice
Yazar: Amin Maalouf
Türü / Sayfası: Roman / 160 sayfa
Yayınevi / Basım Yılı: YKY  / 1. Baskı 2004 (Türkçe)
Çeviren: Esin Talu Çelikkan
Fiyatı:7-8 TL

Dünya'da kadın oranı giderek azalmaktadır. Özellikle güney yarımküre ülkeleri ve doğu ülkelerinde erkek çocuk isteyen toplumların sırtından para kazanmak isteyen bilim insanları bebek cinsiyeti belirleyen bir ilaç üretirler. Bunun yol açtığı felakete dur demek isteyen bir böcekbilimci erkek ve bir gazeteci kadının bu gelişmeler ortasındaki yaşantısından kesitler sunuyor roman. Çiftin hayatlarına romanın erkek karakteri böcekbilimcinin en çok istediği şey, adı daha önceden belirlenmiş bir kız çocuğu giriyor. Beatrice'in büyümesine ve aile ile olan ilişkisine de tanıklık ediyoruz roman boyunca.

Lübnan asıllı Fransız yazar Amin Maalouf'un YKY' dan çıkan eserlerinden sanırım onuncusu bu kitap.

Daha önce Amin Maalouf okumamıştım. Okuduktan sonra çok etkilendiğimi söyleyemem belki ama bir iki kitabını daha okumayı arzu ettiğimi söylesem sanırım ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Yalnız kitabı okurken aklımda oluşan çerçevede batılı ve batıcı, doğuya gitse de bir an önce batıya/batısına kavuşma isteği duyan bir ressamın çizdiği soyut bir resim oluştu. Ne derece doğru bir tablo çizdim bilmiyorum.

23 Haziran 2011 Perşembe

Zaro Ağa

İlk kez Sunay Akın'ın Ay Hırsızı kitabında okudum dünyanın en uzun yaşayan insanlarından biri olan Zaro Ağa'yı. Sonra Şanlıurfa SBL' nin okul dergisinde gördüm adını. 160 yıllık ömründe 10 padişah ve 1 Reis-i Cumhur görmüş, sayısız olay yaşamıştır Zaro Ağa. Kaç savaşa katıldığı konusundaki bilgi kesin değildir, o derece... Doğduğu yer olan Bitlis'ten İstanbul'a geldikten sonra, Selimiye Kışlası, Ortaköy Camii gibi pek çok tarihi öneme sahip binanın yapımında, inşaatlarında çalışmıştır. Sonraları hayatını hamallık yaparak geçirir. Pek çok kez evlenmiş, bu evliliklerinden pek çok çocuğu, onlardan da pek çok torunu olmuştur. Sunay Akın' ın anlatımına göre 1934'te ebediyete göçtüğünde, hayattayken yaptığı yolculuklardan en kötüsünün, Amerika yolculuğunun yaralarını taşır ruhunda. Bir Amerikalının daveti üzerine Amerika' ya giden Zaro Ağa, sirkte para karşılığı insanlara teşhir edilir dünyanın en yaşlı insanı ünvanıyla. Zaro Ağayla fotoğraf çektirir ücretini verenler. Burada geçirdiği günler hem yaşlı bedenini, hem de ruhunu yorar, incitir.

Bugünün insanı olsaydı Zaro Ağa, hangi pazarlama stratejisinin kurbanı olurdu, kim bilir?

Comenius Hizmet İçi Eğitim Faaliyeti [2]

[Yazının başlangıcı]


8. Kurstan arta kalan zamanlarda gezebilir miyiz?
Kurs genelde akşam saatlerinde bitiyor. Akşamüstü kursun bulunduğu şehri/kasabayı gezebilirsiniz. İngiltere’de İngilizce öğretmenlerine yönelik kursların pek çoğu kurs programlarına çevre gezileri dahil ediyorlar. Kurs Londra merkezde değilse, Londra’yı gezmek genelde kendi imkanlarınız dahilinde mümkün olacaktır. 2 haftalık kursun ortasında kalan hafta sonunu bu iş için ayırabilirsiniz. Veya dönüşte okula erken başlamak gibi bir derdiniz yoksa, dönüş tarihiniz tatile denk geliyorsa dönüş biletinizi kurs bitiminden 1-2 gün sonraya alabilirsiniz.

21 Haziran 2011 Salı

Comenius Hizmet İçi Eğitim Faaliyeti [1]


International Projects Center / Exeter
2010 Mayısında Comenius Hizmetiçi Eğitim (HİE) Projesi kapsamında 2 haftalık bir kursa katılmak için İngiltere’ye gittim. Exeter'da ınternational Projects Center adındaki bir kursta "Developing Oral Fluency in English Classes" başlıklı 2 haftalık bir HİE Faaliyetine katıldım.


Aslında daha önce bu kurs ve seyahat ile ilgili bir yazı yazmayı planlıyordum ama bir türlü nasip olmamıştı. Amacım hem bu tecrübeyi kayıt altına almak hem de gidecek olan meslektaşlarımın aklındaki soru işaretlerine bir nebze de olsa cevap verebilmek. Malum, ilk kez yurtdışına çıkan pek çok kişi neyin kendisini beklediğinden emin olamayabilir.

14 Haziran 2011 Salı

KPDS 2011 Bahar Dönemi Sonuçları Açıklandı

22 Mayıs 2011 Pazar günü yapılan Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı [KPDS] sonuçları yayınlandı. ÖSYM sitesinden TC Kimlik No ve şifre girilerek öğrenilebilir. ÖSYM Sınav sonuçlarının basılıp adayların adreslerine gönderilmeyeceğini duyurmuş. Bu yüzden belge gerekiyorsa posta yolu beklemeyin. sonuçların çıktısını almanız yetecektir sanırım..

Sonuçlarınızı öğrenmek için tıklayın.

İngilizcenin puan ortalaması 41.620.

11 Haziran 2011 Cumartesi

Worksheet Pack For Summer Holiday

Aradan geçen zaman sizden çok şey götürmesin istiyorsanız günde bir 20-30 dakika İngilizceye zaman ayırmakta fayda var. Cevap anahtarını yaz dönüşü veririm. Aklınıza takılanlar için başlığa yorum veya mail yolunu kullanabilirsiniz.

Herkese iyi tatiler ;)

İNDİR:

Worksheet Pack

Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak / Boats Out of Watermelon Rinds [2004]

2004 yapımı, Ahmet Uluçay imzalı ve bir çok festivalden ödülle dönmüş bir Türk filmi Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak. Anadolu'da [Tavşanlı/Kütahya] bir köyde yaşayan iki kafadar genç [Recep ve Mehmet] yaz tatillerini kasabada çalışarak geçirmektedir. Biri karpuzcuya, diğeri bir berbere çıraklık ederler. En büyük tutkuları ise sinemadır. Sinemadan aldıkları kesik filmleri kendi imalatları olan bir projeksiyon makinasında oynatmaya çalışırlar. Sinemacılık bir meşgalenin ötesinde bir tutkudur onlar için. Öyle ki ileride de yönetmen (onların deyimiyle recisör) olmaktır gönüllerinde yatan. Bir türlü beceremezler saniyede 24 kareyi perdeye yansıtma işini. Resimler perdede haraket kazanmazlar..

Karpuzcunun çırağı Recep, ineklerine vermek için karpuzcu tezgahına kelek, çürük karpuzları almaya gelen bir kadının kendinden büyük kızı Nihal'e kaptırır gönlünü. Hem gönül işlerinde hem de sinemacılık tutkusunda işler istediği gibi gitmez ama pes de etmez..

1960'larda (veya 70'ler) küçük bir köyde böyle büyük bir tutkunun peşinden koşan iki küçüğü canlandıran İsmail Kaymaz [Mehmet] ve İsmail Hakkı Taslak'ın doğal oyunculukları filmin katıldığı festivallerde ödüllendirildiği gibi, izleyicilerinden övgü almıştır şüphesiz ki. Belki filmin sonunu "filling the blanks" tadında, beklentiden uzak veya eksik bulabilirsiniz... onun dışında izlemeye değer bir film olduğunu düşünüyorum.

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Dublörün Dilemması, Korkma Ben Varım ve Murat Menteş


Önyargıyla okumaya başladığım, okudukça da sevdiğim iki romanın adını okudunuz başlıkta. Murat Menteş de bu iki romanın yazarı. Yazarla ve dolayısıyla bu iki kitapla tanıştığımda zaten "nicelikli" olmayan okuma alışkanlığımın "niteliğine" de darbe yiyeceğimden korkmuştum. Önyargıyla okumaya başladım ama okudukça da sevdim itiraf etmeliyim ki.

Kitapları ayrı ayrı analiz edecek ve bir eleştiri yazısı yazacak değilim. İstesem de beceremem zaten. Burada okuduklarımdan, gördüklerimden, dinlediklerimden dem vurmamın amacı kendi tarihime not düşmekten başkası değildir. Belki yolu bir şekilde buraya düşen okurlarla aynı rotada seyrediyoruzdur da o benim bildiğimden ben de onun bildiğinden faydalanırım endişesi taşıyorum yalnızca.

Murat Menteş ile ilgili pek çok şey söylenmiş internet sayfalarında. Seveni de var; abartılı, şişirilmiş veya bazı yazarlardan aşırı etkilenmiş bulanı da. Açıkçası kitapları okurken zaman zaman ben de Chuck Palahniuk'tan oldukça etkilendiğini düşündüm. hatta Ayrıntı Yayınlarının yeraltı edebiyatı serisinden birini daha mı okuyorum diye kitap kapağına bakmadım değil. Yine de kendine ait bir tarzı var Murat Menteş'in. Yaftalamak gibi olmasın ama iki kelimeyle tarif et deselerdi "Mutaasıp Underground" demek isterdim tarzı için. Nedense iki kitabın sonunda bende böyle bir izlenim oluştu.

Romanın kurgusu herkesin hoşuna gitmeyebilir. Kurgudansa ben cümlelerin aklımda bıraktığı lezzeti sevdim zaten. Olayı ikinci plana koyup, karakterleri zihnimde canlandırarak ve kitabı kapattıtan sonra etrafımda onları arayacağımı hissederek okudumn kitapları. Kahramanlarına verdiği isimlere takılabilir [Müntekim Gıcırbey, Atom Bombacıyan, Dilara Dilemma vb], tarzınızın dışında hissedebilirsiniz ama eminim siz de yazarın boş zamanlarında ansiklopedi okuduğunu hissedeceksiniz benim gibi.Bir de bölüm başlarında okuyucuya hediye ettiği vecizeleri seveceğinizi umuyorum...

Korkma Ben Varım'a, Uykusuz çizeri Ersin Karabulut'un çizimleriyle katkıda bulunduğunu belirteyim. Hem kapağı çizmiş, hem de romandaki bir bölümü. Sonuçta iki güzel roman ve takip edecek bir yazar bulmanın keyfi kaldı bana. Not düşmekte yarar var,  Afilifilintalar.com' da ikamet eden bir kısım yazar-çizerden biri olarak sitenin belleğinin dolmasına yardımcı oluyor..

21 Nisan 2011 Perşembe

True Grit/İz Peşinde [2010]

Coen Biraderlerin yönetmenliğini yaptığı film, Oscar ödüllerinde en iyi film, en iyi erkek oyuncu, en iyi yardımcı kadın oyuncu dahil (sanırım) 6 dalda aday gösterildi ama heykelciklerden hiç birini kapamadı. 1969 yapımı John Wayne'li True Grit'in uyarlaması. Esasında Charles Portis' in aynı adlı romanından uyarlama her iki film de. Big Lebowski ve Ironman'den hatırlayabileceğimiz Jeff Bridges, etkileyici ses tonuyla filmde bir U.S Marshal'ı [Rooster Cogburn] canladırıyor.

14 yaşında bir kız olan Mattie Ross [Hailee Steinfeld], babasının intikamını alması için Cogburn ile anlaşır. Katil Tom Chaney'i [Josh Brolin] arayan bir tek yaşlı Us Marshal Cogburn değildir. Bu takipte bir Texas Ranger olan LaBoeuf [Matt Damon] de onlara eşik eder. Mattie Ross'un inatçı karakteri, zaman zaman karşı karşıya gelen bu iki karakteri birleştirmeye de yarar. LaBoeuf'un katil Chaney'i yakalayıp Teksas'a götürmek istemesi ile küçük Ross'un Arkansas'ta asılmasını görmek istemesi (veya kendi intikamını almak istemesi diyelim) sebebiyle oluşan gerginlik ve yaşlı Marshal Cogburn'un mesleğinin inceliklerini sergilediği sahneler izlemeye değer olsa da şahsen benim puanım IMDB'nin 8,0'lık ortalamasıyla eşdeğer değil. [O yüzden buanım 7:]

Bu arada bildiğim kadarıyla Coen Biraderlerin iyi bir hayran kitlesi ve piyasası var hem ülkemizde hem de Hollywood'un girdiği tüm pazarlarda.

İyi seyirler...
 

16 Nisan 2011 Cumartesi

ÖSYM'ye Cevap [Açık Mektup]


ÖSYM tarafından LYS adaylarına birer mektup gönderildi bilindiği üzre. (bkz: ösym internet sitesi) Hem uzun süredir mektup yazmadığımdan, hem de bir LYS Adayı olarak mektuba cevap verme nezaketi içinde olmak istediğimden şu satırları kaleme alıyorum izninizle. Sayın Başkana ulaşır ulaşmaz bilemem...

Değerli Hocam,

Mektubunuz elime geçmedi henüz. Lakin internet sitelerinde okuduğumdan almış kabul ediyor, teşekkür ediyorum. Keşke elektronik posta yerine ecnebinin snail mail dediği, kağıda yazılan ve zarfa konup postaya verilen tarzda bir mektup göndermiş olsaydınız. Hem giderek hayatımızdan çıkan mektuplaşma alışkanlığını özendirmek adına bir adım atmış olurdunuz, hem de yalnızca hesap ekstreleri ve sınav evrakları için evimize gelen postacıyı bir kez mektup getiriken görmüş olurduk.

Ben ununu elemiş, eleğini asmış bir adayım. Sınav endişesi taşımıyorum. Yoğun ders çalışma temposu içine bir de kişisel gelişim kitapları okuma, yoga yapma gibi uğraşlar eklemiyorum. Bazen hanıma "sınav öncesi psikolojimi bozuyorsun, alışveriş de nereden çıktı diyorum", o da zaten aldırış etmiyor..  1,700,000 (Bir milyon yediyüz bin) kişi içinde sınavla ilgili gelişmeleri en az takip edenlerden biriyim. Amacım -eğer olursa- yeni bir bölüm daha okumak, olmazsa da canım sağolsun deyip öğrencilerim için hayırlısını dilemek. Yine de olan bitenden endişe duydum ve binlerce kişi adına üzüldüm.

KPSS skandalının ardından alınan güvenlik tedbirleri gereği her adaya özel kitapçık oluşturdunuz, eksik olmayınız. Fakat hepimiz biliyoruz ki, sınav güvenliği için veya adayların endişe duymaması için anahtar kelime güvenlik tedbirleri değil, kurum güvenirliliğidir. Zira her adaya ayrı kitapçık hazırlayarak güven tazelemek isteyen bir kurum, eğer isterse istediği kişilere ve kurumlara zaten soruların cevaplarını ulaştırabilir ve adaylar arasında eşitsizlik oluşturabilir. Matematiği iyi olmayan mühendisler, doktorlar, edebiyatı iyi olmayan Edebiyatçılar, Sosyal Bilimciler yetiştirilmesi kapısı aralanabilir. Eğer kuruma güven duyulursa tek bir kitapçık da olsa, adaylar mutlu mesut sınava girebilir, hakkıyla bir yerlere gelebilme telaşı içinde olabilir.

Hal böyleyken, sınava dayalı eğitim sisteminin mevcut çarklarından geçerken çeşitli sınavlara tabi tutulan bizlerin, her yaş ve her kesimden vatandaşların, daha düne kadar en çok güvendiği kurumlardan biri olan ÖSYM'den ilk beklentisi ÖSYM'nin ip gibi doğru, kaya gibi sağlam bir kurum olmasıdır. Bunun için de ne algoritmaya, ne şifrelemeye, ne 1,700,000 farklı kitapçığa ne de adayların sınava dımdızlak gelmesine gerek vardır. Siz ki kurumun en yetkilisi olarak mevcut durum hakkında bir kaç kez söylem değiştirdiniz, bizler aday olarak kitapçık sayısı kadar soru işaretine sahip olmayalım da ne yapalım.

Şahsen kopya çekildiği iddiası taşımıyorum. Tıpkı her aday için farklı kitapçık hazırlanmasının bir kaç farklı kitapçık hazırlandığı eski dönemlerden daha güvenililir olduğuna inanmadığım gibi. Gelin şu işin ortasını bulalım. Biz mevcut durumun kopya çekmek anlamına geldiği iddiamızdan vazgeçelim, siz de güvenlik önlemleri adı altında yapılanların çok matah şeyler olduğu iddiasından. Kopya çekilmemiş olsa bile, a-1, b-2, c-3... gibi sıralamalara alışmış adayların a-3, b-5, c-4... gibi saçma bir şık sıralamasına alışmasının hiç kolay olmadığını, kimi adayın kolaydan zora, kimi adayın zordan kolaya doğru sıralanan soruları çözmek zorunda kaldığından bahsedelim hep birlikte...

Ve en önemlisi, artık 3 saatlik kader testleri olan bu sınavlardan değil, daha bilimsel ve çağdaş değerlendirme sistemlerinden, yönlendirmeden, ilgi ve yeteneklere göre meslek seçimi yapmaktan bahsedelim.. Şimdi mümkün değilse bile zemin hazırlayalım, 10 yıl sonrasını kurtaralım. Biz de biliyoruz, siz de biliyorsunuz ki, matematiği ve fen bilimleri iyi bir lise öğrencisi ileride iyi bir doktor olamayabilir. Motor becerileri gelişmemiş veya hızlı karar alamayan birisi matematiğini kullanarak acil hastaları hayata döndüremeyebilir. Bu sınav kimin iyi bir öğretmen olacağına karar veremeyebilir..

Sözlerimi bitirirken selam eder, ÖSYM Personeline hayırlı işler dilerim. Fil ve aspirin içerikli soruyu hazırlayan hocalarım için hiç bir şey demiyorum. Onlar, değeri hayata veda ettikten sonra anlaşılan birer Picasso benim nezdimde. Felsefe'den soğudum, uzanmışım kumsala, denize Harry Potter ve Felsefe taşı atıyorum...

Tarihten bilgi sorusunu fazla kaçırmış değerli hocalarım. Öyle tahmin ediyorum ki yengeyle kavga etmiş işe gitmeden önce. Türkçe metinlerini beğendim. Sınavda değil, denize nazır bir çay bahçesinde kitap okuyormuşum gibi hissettim kendimi. Coğrafya kolaydı, teşekkür ederim... Matematiğim iyi değildi zaten ama yine bir 10 tane kadar yapardım diyordum, yapamadım.. Bu işten anlayanlar zordu diyorlar, bilemiyorum. Resmine aldanıp "şişeli soru"nun bir kaç bilinmeyenli denklem olabileceğini düşündüğümden yapmadım. IQ problemim yok, sadece işgüzarlık ettim. Kitapçıkları taratıp halka arz ederseniz diye çok korkuyorum. bir kaç matematik sorusunu şıklardan giderek çözmeye çalışırken yaptığım abuk subuk işlemlerin herkes tarafından görülmesini istemem. Özel hayata müdahele diye algılar, ilişkimizi gözden geçiririm. Bazılarının intihara teşebbüs edeceğinden bile endişe duyuyorum. Evet, sınav kaygım yok, ama böyle kaygılarım var...

2011 YGS'nin yapımında ve yayınında emeği geçen ekip arkadaşlarınıza teşekkür ederim. Üstümü arayan polis memurundan, sınavda herkesten daha çok heyecanlı ve panik olan salon gözetmenlerine kadar her şey mük-kemmeldi. Sağolsunlar korkudan başlama anı gelene kadar kırtasiye paketini açtırtmadılar. Çok acıdım..

O değil de, şimdi çalışmaya başlasam LYS'den iyi puan alır mıyım?

Özgür Öğretmen [32]

Ayna Ayna [Karmate]

Karmate dinlemediyseniz henüz, müzik çalarınızda yer açın.. Şimdilerde daha çok iştah kabartan Doğu Karadeniz size kucağını açtıysa, serde bir bölge turu yapmak varsa kısacası, albümün yanınızda olmasında fayda var...

'ayna ayna ellere
ayna düştü yerlere ayna düştü
ayna ayna ellere da
ayna düştü yerlere
ayna düştü
ayna kurban olayım
seni tutan ellere
ayna kurban olayım
seni tutan ellere
seni tutan ellere
limanın gerisinde görünüyor araklı
ben senlen konuşmaya meraklıyım meraklı
meraklıyım meraklı
vakfıkebir yukarı tonya deyiler tonya
tonya deyiler
sevdim da alamadım oy
hey gidi yalan dünya
hey gidi yalan
ayna ayna ellere
ayna düştü göllere
ayna düştü göllere
ayna kurban olayım
seni tutan ellere
seni tutan ellere'

[şurdan Araklı'dım:]

The King's Speech [2010]

2011 Oscar Ödüllerinde 12 dalda aday gösterilerek ses getiren, en iyi film dalı başta olmak üzere 4 oscar heykelciğini kaparak ününü pekiştiren The King's Speech [Zoraki Kral], Kraliçe Elizabeth' in babası, Kral 6. George' un kekemelikle olan mücadelesindeki azmini ve iyi bir hatip olması yolunda ona hem trepistlik hem de arkadaşlık yapan Lionel Logue ile aralarında geçen süreci anlatıyor.

2. Dünya Savaşı kapıdadır ve Kral 8. Edward gönül işleriyle krallığı aynı anda yürütemez ve baskılar sonucu krallıktan feragat eder. Kekemeliğinin iç dünyasında açtığı derin yaraların ve kekeme bir soylu olarak halkının karşısına çıkma cesareti gösterememesinin etkisiyle ilk başlarda pek krallığa yanaşmayan York Dükü olan George [Berthie] sonunda İngiltere Kralı olur. Karşısına çıkan konuşma terapisti Lionel Logue terapi sürecinde aralarındaki tüm sınırları, resmiyeti kaldırır ve kralın bilinçaltına yerleşmiş ve onu kekeme yapmış tüm korkulardan ve baskılardan onu arındırmaya çalışır.

Filmdeki performansıyla en iyi erkek oyuncu Oscar'ını evine götüren Colin Firth'e Oscar Heykelciği anasının ak sütü gibi helal olsun. Memento (Akıl Defteri) filmindeki performansıyla gönülleri fetheden Guy Pearce, Kral Edward'ı canladırıyor bu filmde. Eski günlerin hatrına ona da bir selam çakalım... En iyi erkek oyuncu Oscar'ını alamasa da performansı Colin Firth'den çok da aşağı kalmayan ve filmde terapisti canladıran Geoffrey Rush'ı es geçmemeli... Henüz York Dükü iken tanıştıkları kralla ilk seasnta aralarında geçen sohbette, kralın yaptığı şakalara karşı tepkisindeki yüz ifadesi ve Şekspirden bir kesit sunduğu tiyatro sahnelerinde oldukça etkileyiciydi jest ve mimikleri... Ve tabi bu ayrıntıların dışında kalan tüm sahnelerde başarılıydı kanımca...

Kralın eşi Elizabeth rolündeki ablayı bir yerden gözüm ısırıyor diyorsanız söyleyeyim: Fight Club' ın meşhur Marla Singer'ını canlandıran Helena Bonham Carter'dan başkası değil... ;)

IMDB sayfasına ulaşmak için bu yandan, Sinemalar.Com sayfasına ulaşmak için bu yandan gidiniz. Sonra tekrar geliniz..

Künye: The King's Speech [Zoraki Kral]
Yönetmen: Tom Hooper
Sen.: David Seidler
Oyuncular: Colin Firth, Geoffrey Rush, Helena Bonham Carter, Guy Pearce
Yapım: Hindistan, 2010

7 Nisan 2011 Perşembe

Up [2009]


Up, Türkçe gösterime sunulan adıyla "Yukarı Bak" , Pixar eli değmiş güzel bir animasyon film. İlk 10 dakika insanın boğazı düğümleniyor, sonra gelişen olayların da akıcılığı ile hem gülümseten hem heyecan veren bir filme dönüşüyor. hikayesi kısaca şöyle:

Fredricksen, içinde kalan ukteyi doldurmak ve hayatının son demlerini bu eksikliği gidermek için harcamaya karar verir ve evine bağladığı onlarca uçan balonla bir maceraya koyulur. Bu maceranın peşine düşmesine sebep olan şey de, evinin etrafına gökdelenler inşa etmeye çalışan inşaat şirketinin, Fredricksen'in de evine göz koyması ve ihtiyarı psikolojik baskı latına alması. Bir de sinirlerine hakim olamayarak işçilerden birinin kafasına bastonla vurmasının ardından mahkemece huzurevine götürülmesine karar verilmesi.. Alın size arsa, lanet olsun size de sizteminize de, kazanacağınız paralara da dercesine eviyle birlikte uçar gider.. Fakat ihtiyara sürpriz bir misafir de eşlik eder. İhtiyarlara yardım rozetini alma peşinde olan doğa kaşifi küçük Russel..

Filmden bahsederken es geçilmemesi gereken şeylerden biri de Türkçe seslendirmeleri şüphesiz ki. İhtiyar Fredricksen'e sesiyle hayat veren kişi usta oyuncu Erol Günaydın. Ben filmi izlerken Erol Günaydın'ın doğaçlama bir iş çıkardığını, kendinden çok şey kattığını hissettim. Bir çok duyguyu haddinden fazla gerçekçi vermiş sesiyle. Seslendirme çok başarılı kanımca...

İyi seyirler...

6 Nisan 2011 Çarşamba

Chicken Translate

Chicken translate Türkçe'den İngilizce'ye çeviri yaparken çevrilecek sözcüklerin ilk karşılıklarıyla birebir yapılan ama İngilizce'de aynı anlamı vermeyen çeviri örneklerine deniyor. Neden böyle denildiğinin hikayesini bilmeyen kalmamıştır. İlk örneğine Sultanahmette Piliç Çevirme satan bir dükkanın astığı bir afişte rastlandığı rivayet edilir. Piliç Çevirme = Chicken Translate. 10 sene kadar önce oldukça popülerdi bunun örnekleri. aşağıdaki metni okuduğunuzda ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.

Arşivden bir chicken translate örneği:

[resme tıklayınca büyür:]

5 Nisan 2011 Salı

The Karate Kid 2 [2010]

The Karate Kid 2, 80'li yıllarda 3 filmlik seri halinde çekilen  filmin 2010 versiyonu. 80'li yıllardaki Bay Miyagi'li ve Daniel San'lı filmler TV gösterimlerinden sonra bizim nesli sokağa döküp hafızada kalan karate hareketlerini uygulamaya vesile olmuştu. "Cilala Parlat" tekniği yıllarca ağızlardan düşmedi, geyik muhabbetlerine meze oldu.

Yeni filmde ise Bay Miyaginin yerini Bay Han (Jackie Chan), Daniel San'ın yerini ise  Dre (Jaden Smith) adında küçük bir çocuk alıyor ve olaylar Amerika' dan Çin'e taşınan Dre'nin Çinli kung-fucu bir kaç velet tarafından dövülmesinin ardından gelişiyor. İlk seriden hafızalarda kalan final sahnesindeki vuruş tekniğinin (Kartal Vuruşu muydu ne?) değişik versiyonu bu filmde de var. Daha dudak uçurtan cinsten. Bu filmdeki çocukta Daniel San sempatisi olsa da  "Şu eski halimden eser yok şimdi"yi söyleyen Jackie Chan Bay Miyagi'yi bir hayli aratıyor.

Kısaca film, Bay Miyagi' yi ve Daniel San' ı özlemle hatırlamak ve 80'li yıllarla hasret gidermek adına tembellik yapılan bir Pazar günü izlenecek bir aile filmi.

2 Nisan 2011 Cumartesi

Eş Anlamlı Sözcük Bulucu

Metin yazarken hep aynı sözcükleri kullanmaktan kaçınmak isteyip de başaramadığınızda bu siteden faydalanabilirsiniz. Adı üzerinde eş anlamlı sözcük bulucu.

http://www.synonym-finder.com/

Denemek amacıyla "terrible" sözcüğünü seçtim ve çıkan sonucun ilk kısmını ekliyorum:

Synonyms for (adjective) terrible

Synonyms: horrendous, horrific, awful, dire, direful, dread, dreaded, dreadful, frightening, fearful, fearsome, terrible Definition: causing fear or dread or terror Usage: the awful war; an awful risk; dire news; a career or vengeance so direful that London was shocked; the dread presence of the headmaster; polio is no longer the dreaded disease it once was; a dreadful storm; a fearful howling; horrendous explosions shook the city; a terrible curse

22 Mart 2011 Salı

3 Idiots

Sondan başlayarak gidelim: Son zamanlarda izlediğim en güzel film 3 Idiots.

Hintli yönetmen Rajkumar Hirani'nin bu 160 dakikalık komedi filmini eğitim kurumlarında rehberlik faaliyetleri çerçevesinde hem öğrencilere hem de velilere izletmek gerek. Hatta zorunlu kılalım. Gerçi zorunlu kılmak filmin felsefesine ters ama devamında özgürlüğü getireceğinden bu iyi niyetli bir zorunluluk ...

Filmi iki seansta izledik mecburiyetten. İlk seasnla ikinci seans arasındaki ömrümün en uzun ömrümün en... (şaka şaka) sabırsızlığım, IMDB puan ortalamasının 8,1 oluşu ve dahi film hakkında yapılan yorumların benimkilerle benzer oluşu, filmi izledikten sonra hissedeceklerinizle örtüşüyor olacak kanımca. Göreceğiz(dir).

Neyse, Hindistanın en önemli mühendislik okullarından birini kazanan 3 birbirinde nilginç kafadarın hikayesini anlatıyor film, en özet haliyle... İçlerinden biri, Rancho adındaki genç, diğer ikisinin ve pek çok öğrencinin hayatlarını değiştirecek, hayatlarına yön veren tüm dış etkenlerden arınmalarını sağlayacak ve onlara hayatlarının geri kalanında yapmak istediği şeyleri yapmayı sağlayacak adım atmalarına neden olur başlarına gelen onca şeyin neticesinde.

Filmin müzikleri de muhteşem ama filmdeki müzikal havayı sevmeyebilirsiniz. Ben nötr hissediyorum şahsen, çok bayılmadım ne yalan söyleleyim.

Bu filmi özetlemek de zor. Mesela Çatur'dan bahsetmek gerek ama "spoiler" vermek de istemem. Neyse izleyin, pişman olmazsınız...

İyi seyirler...

17 Mart 2011 Perşembe

2011 MEB Müdür ve Müdür Yardımcılığı Sınavı


MEB Müdür ve Müdür Yardımcılığı Sınavı için yeni tarihi belirledi. Buna göre 2 Ekim 2011 yılında sınav yapılacak.

Personel Genel Müdürlüğü'nden Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne gönderilen bir yazıda (Sanırım bir bilgi edinme başvurusuna cevaben yazılmış) sınav tarihi belirlenmiş görünüyor.

Sınava girecek idareci adaylarına ve hali hazırda idareci olup müdürlüğe terfi etmek isteyen meslektaşlarıma duyrulur.

Bende bir önceki sınavda sorulan mevzuat konularını MEvzuat Bankasından kopyalayarak yazdırılabilir dosyalar haline dönüştürüyorum. Çıktı alıp çalışması hem kolay, hem de ekononik olsun. Zira Mevzuat Bankasından doğrudan alınan çıktılar biraz düzensiz oluyor.

YAZICI DOSTU MEVZUAT DOSYALARI [pdf]:
  • [download id="2"]

  • [download id="3"]

  • [download id="4"]

  • [download id="5"]

2009 MÜDÜR VE MÜDÜR YARDIMCILIĞI SINAVLARININ KONU LİSTESİ VE SORU DAĞILIMI:

  • [download id="8"]

  • [download id="10"]

ÇIKMIŞ SORULAR:

  • [download id="11"]

  • [download id="12"]

  • [download id="13"]

  • [download id="14"]

  • [download id="15"]

  • [download id="17"]

  • [download id="19"]

  • [download id="20"]

  • [download id="21"]

  • [download id="22"]

DERS NOTLARI:


Facebook Sayfamı beğen site güncellemelerinden haberiniz olsun:

İngilizce Temel Noktalama İşaretleri


Noktalama işaretleri arasında "nokta", "virgül", "soru" işareti en çok kullanılanlar olduğu için, genelde bilinir ama "tire", "iki nokta üst üste" veya "üç nokta" gibi nadir kullanılanlar pek bilinmezler. Dikte çalışması yaptırmak popüler bir teknik olmaktan çıktı belki ama yine de dil derslerinin vazgeçilmezidir noktalama işartetleri. Bir liste hazırlak istedim hem İngilizce öğrenenler hem de öğretenler için.

.full stop VEYA point

,

comma

?

question mark

!

exclamation mark

;

semi-colon

:

colon

...

ellipsis points VEYA ellipsis dots

-

hyphen


dash

__

underline

#

sharp

*

asterisk

&

ampersand

‘’

single quotation marks; inverted commas

“ ”

quotation marks

·

bullet

( )

(round) brackets; (round) parenthesis

[ ]

(square) brackets; (square) parenthesis

\

backslash

/

oblique; slash;

i

(i) harfinin üstündeki noktaya TITLE deniyor.
























































































.


full stop VEYA point


,


comma


?


question mark


!


exclamation mark


;


semi-colon


:


colon


...


ellipsis points VEYA ellipsis dots


-


hyphen




dash


__


underline


#


sharp


*


asterisk


&


ampersand


‘’


quotation marks; inverted commas


·


bullet


( )


(round) brackets; (round) parenthesis


[ ]


(square) brackets; (square) parenthesis


\


backslash


/


oblique; slash;


i


(i) harfinin üstündeki noktaya TITLE deniyor.



15 Mart 2011 Salı

İhtiyacınıza Cevap Verecek 5 Online Sözlük

Hem kişisel kullanımım için, hem de derslerim için sık kullanılanlarıma eklediğim bir kaç online sözlük var.

1- Seslisozluk.Com: Şu sıralar hukuksal problemleri var. siteye erişim engellenmiştir gibi bir ibare çıkıyor. Ama İngilizce-Türkçe sözlükler içerisinde hatırı sayılır bir tıklanma oranına sahip. Aranılan kelimeler rahatlıkla bulunuyor. Kelimelerin pek çok farklı anlamına da yer veriyor üstelik. Büyük oranda güvenilir olduğunu düşünüyorum.

2- Zargan.Com: Diğer İngilzice-türkçe sözlüklerden birisi. Okuldan Seslisozluk'e ulaşamadığımda bunu da kullanmaya başlamıştım. Zarganında performansını fena bulmuyorum. Teknik kelimeler konusunda da oldukça faydalanmıştım bir biyoloji çevirisi yaparken. Artık benim şansıma mı hep sisteme kayıtlı olan kelimeleri arattırdım, o kadarını bilemiyorum.

3- The Longman Dictionary of Contemporary English Online: En sevdiğim İngilizce sözlüklerden biri olan LDOCE'nin online sözlüğü. Üniversitede en çok kullandığımız sözlüktü.  Şimdi de derse hazırlık yaparken kullandığım sözlük oldu. Kelimelerin tanımları elementary seviyesi için bile çok ağır değil. Yalnız telaffuz alfabesiyle okunuşları verilmemiş. bu da benim için ikinci bir sözlükten faydalanma ihtiyacını doğruyor.

4- Dictionary.Com: Popüler bir İngilizce-İngilizce Online Sözlük. Ben IPA kullanılarak verilen okunuşlar ve sesli okunuş özellikleri kullanmak için giriyorum. Zira tanımlar öğrencilerim için biraz ağır gibi geliyor.

5- Oxford Dictionaries: diğerlerinden eksiği sesli telaffuz özelliğinin olmayışı. ama tanımlarıyla, o kelimelerde türetilmiş diğer kelimeleri sunmasıyla, verdiği tanımlarn anlaşılabilirliği ile adındaki kaliteyi yakalamış bir online sözlük sites.

12 Mart 2011 Cumartesi

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

1921'de Mecliste okunmasının ardından vekiller tarafından dakikalarca ayakta alkışlanan hislerimizin tercümanı İstiklal Marşımız 90 yaşında. "Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırtmasın" diyen, yarışmadan kazandığı parayı almayıp bağışlayan Mehmet Akif' i bir kez daha rahmetle analım.

Bu yıl TBMM tarafından Mehmet Akif yılı olarak kabul edilmişti. Yanda gördüğünüz logo ise bu etkinlik çerçevesinde yaptırılan logolardan birinci seçileni. Etkinliklerin ve 2011 Mehmet Akif yılının resmi logosu sanırım...

İstiklal Marşımızın ilelebet yaşaması dileğiyle,  kutlu olsun...