Kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Şubat 2012 Pazar

Türk Kafası


(...) 1 Temmuz günü Abdülaziz ve beraberindekiler, yeni icat edilmiş makinelerin görücüye çıktığı sergiyi gezmektedirler. Padişah, çember şeklinde bir çember ve önünde asılı kadife kaplı bir toptan oluşan makinenin önünde durur. bu günümüz lunaparklarında da görülen, topa atılan yumrukla kol kuvvetinin ölçüldüğü ilkel bir makinedir. Osmanlı sultanı topun aldığı darbeye göre ibrenin cetvel üstünde hareket ettiği dinamometrenin adını sorar. Kısa süren bir kararsızlığın ardından bir Fransız yetkili yutkunarak yanıt verir: "Tete Turkue"

Mevsim yazdır ama buz gibi bir hava eser ortalıkta... Fransız mucit "Türk Kafası" adını verdiği makinenin önünde Osmanlı Padişahının duracağını nereden bilebilirdi ki. Demek Avrupa için Türk kafası yumruk atmaya yarıyordu.

Sessizliği Abdülaziz bozar: "Halil Paşa, göster bakalım şunlara Türk kolunun kuvvetini".

Kayserili Halil Paşa Abdülaziz gibi heybetli birisidir. "Emriniz başım üstüne hünkarım" dedikten sonra ceketini çıkarır ve gömleğinin kollarını sıvar. Herkes nefesini tutmuş olacakları beklemektedir. Halil Paşa yaradana sığınıp öyle bir yumruk savurur ki, dinamometrenin dağılan yuvarlak ibresi bir Fransız'ın, kopan topu bir Fransız'ın, yayları da etrafta toplanan öteki diğer Fransızların ayaklarının dibine savrulur. Dağılan makinenin karşısındaki Halil Paşa alaycı bir dille şunları söyler: "Bu Türk kafası değildir; Türk'ün kafasına vurulamaz. Bu olsa olsa Avrupa kafası olmalı ki bir vuruşta dağıldı" (...)

Sunay Akın / Bir Çift Ayakkabı / T.İş Bankası Kültür Yayınları

12 Şubat 2012 Pazar

Muadili Olmayan İnsanlar


(...) Sevdiği yazarların kitaplarını ezberlemek gibi bir huyu vardı. Hala böyle insanlar vardı yani. Muadili olmayan insanlar. Yaptığı iyiliği karşı tarafın gözüne sokmaya çalışmayan insanlar. Behzat Ç.'nin hayatında çoğu insan bir başkasının yerini tutabilirdi. Harunla Cevdet yer değiştirebilirdi mesela. Ya da Ağbisi Şevket'le Tahsin yer değiştirirse, hemen hemen hiç bir şey değişmemiş olurdu. Ama Şule giderse, biri sahiden gitmiş olurdu. Maçın ilk dakikalarında on kişi kalmak gibi bir şey, akşam Tekel bayisinde 216 bulamamak gibi bir şey. (...)
Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi. Son Hafriyat.
Emrah Serbes, İletişim Yayınları.

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Beatrice'den Sonra Birinci Yüzyıl [Amin Maalouf]

Özgün Adı: Le Premier Siecle Apres Beatrice
Yazar: Amin Maalouf
Türü / Sayfası: Roman / 160 sayfa
Yayınevi / Basım Yılı: YKY  / 1. Baskı 2004 (Türkçe)
Çeviren: Esin Talu Çelikkan
Fiyatı:7-8 TL

Dünya'da kadın oranı giderek azalmaktadır. Özellikle güney yarımküre ülkeleri ve doğu ülkelerinde erkek çocuk isteyen toplumların sırtından para kazanmak isteyen bilim insanları bebek cinsiyeti belirleyen bir ilaç üretirler. Bunun yol açtığı felakete dur demek isteyen bir böcekbilimci erkek ve bir gazeteci kadının bu gelişmeler ortasındaki yaşantısından kesitler sunuyor roman. Çiftin hayatlarına romanın erkek karakteri böcekbilimcinin en çok istediği şey, adı daha önceden belirlenmiş bir kız çocuğu giriyor. Beatrice'in büyümesine ve aile ile olan ilişkisine de tanıklık ediyoruz roman boyunca.

Lübnan asıllı Fransız yazar Amin Maalouf'un YKY' dan çıkan eserlerinden sanırım onuncusu bu kitap.

Daha önce Amin Maalouf okumamıştım. Okuduktan sonra çok etkilendiğimi söyleyemem belki ama bir iki kitabını daha okumayı arzu ettiğimi söylesem sanırım ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Yalnız kitabı okurken aklımda oluşan çerçevede batılı ve batıcı, doğuya gitse de bir an önce batıya/batısına kavuşma isteği duyan bir ressamın çizdiği soyut bir resim oluştu. Ne derece doğru bir tablo çizdim bilmiyorum.

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Dublörün Dilemması, Korkma Ben Varım ve Murat Menteş


Önyargıyla okumaya başladığım, okudukça da sevdiğim iki romanın adını okudunuz başlıkta. Murat Menteş de bu iki romanın yazarı. Yazarla ve dolayısıyla bu iki kitapla tanıştığımda zaten "nicelikli" olmayan okuma alışkanlığımın "niteliğine" de darbe yiyeceğimden korkmuştum. Önyargıyla okumaya başladım ama okudukça da sevdim itiraf etmeliyim ki.

Kitapları ayrı ayrı analiz edecek ve bir eleştiri yazısı yazacak değilim. İstesem de beceremem zaten. Burada okuduklarımdan, gördüklerimden, dinlediklerimden dem vurmamın amacı kendi tarihime not düşmekten başkası değildir. Belki yolu bir şekilde buraya düşen okurlarla aynı rotada seyrediyoruzdur da o benim bildiğimden ben de onun bildiğinden faydalanırım endişesi taşıyorum yalnızca.

Murat Menteş ile ilgili pek çok şey söylenmiş internet sayfalarında. Seveni de var; abartılı, şişirilmiş veya bazı yazarlardan aşırı etkilenmiş bulanı da. Açıkçası kitapları okurken zaman zaman ben de Chuck Palahniuk'tan oldukça etkilendiğini düşündüm. hatta Ayrıntı Yayınlarının yeraltı edebiyatı serisinden birini daha mı okuyorum diye kitap kapağına bakmadım değil. Yine de kendine ait bir tarzı var Murat Menteş'in. Yaftalamak gibi olmasın ama iki kelimeyle tarif et deselerdi "Mutaasıp Underground" demek isterdim tarzı için. Nedense iki kitabın sonunda bende böyle bir izlenim oluştu.

Romanın kurgusu herkesin hoşuna gitmeyebilir. Kurgudansa ben cümlelerin aklımda bıraktığı lezzeti sevdim zaten. Olayı ikinci plana koyup, karakterleri zihnimde canlandırarak ve kitabı kapattıtan sonra etrafımda onları arayacağımı hissederek okudumn kitapları. Kahramanlarına verdiği isimlere takılabilir [Müntekim Gıcırbey, Atom Bombacıyan, Dilara Dilemma vb], tarzınızın dışında hissedebilirsiniz ama eminim siz de yazarın boş zamanlarında ansiklopedi okuduğunu hissedeceksiniz benim gibi.Bir de bölüm başlarında okuyucuya hediye ettiği vecizeleri seveceğinizi umuyorum...

Korkma Ben Varım'a, Uykusuz çizeri Ersin Karabulut'un çizimleriyle katkıda bulunduğunu belirteyim. Hem kapağı çizmiş, hem de romandaki bir bölümü. Sonuçta iki güzel roman ve takip edecek bir yazar bulmanın keyfi kaldı bana. Not düşmekte yarar var,  Afilifilintalar.com' da ikamet eden bir kısım yazar-çizerden biri olarak sitenin belleğinin dolmasına yardımcı oluyor..