Mizah etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mizah etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Güzin Abla ve Dert Köşesini Erkekler Yazarsa

Güzin Abla isimli köşesi ile ünlü olmuş köşe yazarı Güzin Sayar 8 yıl önce bugün 85 yaşında hayata veda etti. Kendisine gelen mektupları değerlendirip tavsiye köşesi yazma konusunda bir efsane olan Güzin Ablanın köşesinde paylaştığı mektuplar ve tarzı yıllardır mizahçılar için iyi malzeme kaynağıdır. 

Şu linkte “Erkekler Neden Tavsiye Köşesi Yazmamalı” isimli hoş bir fıkra var. Sonradan fark ettim ki bunun (oldukça yakın) çevirisi vakti zamanında Güzin Abla köşesinde de yayınlanmış. 

25 Şubat 2012 Cumartesi

Hayırlı Evlat Vincent

New Jersey'de yaşayan yaşlı bir İtalyan her sene olduğu gibi bahşesine domates yetiştirmek ister. Toprak çok sert olduğundan çalışmak çok güçtür. Daha önce ona yardım eden tek oğlu Vincent ise hapistedir. Oğluna bir mektup yazar ve bo sorunundan bahseder. 

"Sevgili Vincent,
Kendimi çok üzgün hissediyorum, çünkü bu yıl bahçede domates yetiştiremeyeceğim gibi görünüyor. Bahçeyi kazmayacak kadar yaşlanıyorum. Burada olsaydın sorunlarım çözülürdü. Tıpkı eski günlerdeki gibi benim için bahçeyi kazmaktan mutlu olacağından eminim.  Sevgiler. Baban."

Bir kaç gün sonra oğlundan bir mektup alır.

"Sevgili babacığım, 
 Bahçeyi sakın kazma. Oraya ceset gömmüştüm. Sevgiler. Vinnie"

Bir sonraki sabah 4'te, FBI ajanları ve polisler eve gelir ve tüm bahçeyi kazarlar ama ceset bulamazlar. Yaşlı adamdan özür dileyip ayrılırlar. Aynı gün yaşlı adam oğlundan bir mektup daha alır. 

"Sevgili babacığım,
Git ve domateslerini yetiştir. Bu şartlar altında yapabileceğimin en iyisi bu. Seni seviyorum. Vinnie"

16 Nisan 2011 Cumartesi

ÖSYM'ye Cevap [Açık Mektup]


ÖSYM tarafından LYS adaylarına birer mektup gönderildi bilindiği üzre. (bkz: ösym internet sitesi) Hem uzun süredir mektup yazmadığımdan, hem de bir LYS Adayı olarak mektuba cevap verme nezaketi içinde olmak istediğimden şu satırları kaleme alıyorum izninizle. Sayın Başkana ulaşır ulaşmaz bilemem...

Değerli Hocam,

Mektubunuz elime geçmedi henüz. Lakin internet sitelerinde okuduğumdan almış kabul ediyor, teşekkür ediyorum. Keşke elektronik posta yerine ecnebinin snail mail dediği, kağıda yazılan ve zarfa konup postaya verilen tarzda bir mektup göndermiş olsaydınız. Hem giderek hayatımızdan çıkan mektuplaşma alışkanlığını özendirmek adına bir adım atmış olurdunuz, hem de yalnızca hesap ekstreleri ve sınav evrakları için evimize gelen postacıyı bir kez mektup getiriken görmüş olurduk.

Ben ununu elemiş, eleğini asmış bir adayım. Sınav endişesi taşımıyorum. Yoğun ders çalışma temposu içine bir de kişisel gelişim kitapları okuma, yoga yapma gibi uğraşlar eklemiyorum. Bazen hanıma "sınav öncesi psikolojimi bozuyorsun, alışveriş de nereden çıktı diyorum", o da zaten aldırış etmiyor..  1,700,000 (Bir milyon yediyüz bin) kişi içinde sınavla ilgili gelişmeleri en az takip edenlerden biriyim. Amacım -eğer olursa- yeni bir bölüm daha okumak, olmazsa da canım sağolsun deyip öğrencilerim için hayırlısını dilemek. Yine de olan bitenden endişe duydum ve binlerce kişi adına üzüldüm.

KPSS skandalının ardından alınan güvenlik tedbirleri gereği her adaya özel kitapçık oluşturdunuz, eksik olmayınız. Fakat hepimiz biliyoruz ki, sınav güvenliği için veya adayların endişe duymaması için anahtar kelime güvenlik tedbirleri değil, kurum güvenirliliğidir. Zira her adaya ayrı kitapçık hazırlayarak güven tazelemek isteyen bir kurum, eğer isterse istediği kişilere ve kurumlara zaten soruların cevaplarını ulaştırabilir ve adaylar arasında eşitsizlik oluşturabilir. Matematiği iyi olmayan mühendisler, doktorlar, edebiyatı iyi olmayan Edebiyatçılar, Sosyal Bilimciler yetiştirilmesi kapısı aralanabilir. Eğer kuruma güven duyulursa tek bir kitapçık da olsa, adaylar mutlu mesut sınava girebilir, hakkıyla bir yerlere gelebilme telaşı içinde olabilir.

Hal böyleyken, sınava dayalı eğitim sisteminin mevcut çarklarından geçerken çeşitli sınavlara tabi tutulan bizlerin, her yaş ve her kesimden vatandaşların, daha düne kadar en çok güvendiği kurumlardan biri olan ÖSYM'den ilk beklentisi ÖSYM'nin ip gibi doğru, kaya gibi sağlam bir kurum olmasıdır. Bunun için de ne algoritmaya, ne şifrelemeye, ne 1,700,000 farklı kitapçığa ne de adayların sınava dımdızlak gelmesine gerek vardır. Siz ki kurumun en yetkilisi olarak mevcut durum hakkında bir kaç kez söylem değiştirdiniz, bizler aday olarak kitapçık sayısı kadar soru işaretine sahip olmayalım da ne yapalım.

Şahsen kopya çekildiği iddiası taşımıyorum. Tıpkı her aday için farklı kitapçık hazırlanmasının bir kaç farklı kitapçık hazırlandığı eski dönemlerden daha güvenililir olduğuna inanmadığım gibi. Gelin şu işin ortasını bulalım. Biz mevcut durumun kopya çekmek anlamına geldiği iddiamızdan vazgeçelim, siz de güvenlik önlemleri adı altında yapılanların çok matah şeyler olduğu iddiasından. Kopya çekilmemiş olsa bile, a-1, b-2, c-3... gibi sıralamalara alışmış adayların a-3, b-5, c-4... gibi saçma bir şık sıralamasına alışmasının hiç kolay olmadığını, kimi adayın kolaydan zora, kimi adayın zordan kolaya doğru sıralanan soruları çözmek zorunda kaldığından bahsedelim hep birlikte...

Ve en önemlisi, artık 3 saatlik kader testleri olan bu sınavlardan değil, daha bilimsel ve çağdaş değerlendirme sistemlerinden, yönlendirmeden, ilgi ve yeteneklere göre meslek seçimi yapmaktan bahsedelim.. Şimdi mümkün değilse bile zemin hazırlayalım, 10 yıl sonrasını kurtaralım. Biz de biliyoruz, siz de biliyorsunuz ki, matematiği ve fen bilimleri iyi bir lise öğrencisi ileride iyi bir doktor olamayabilir. Motor becerileri gelişmemiş veya hızlı karar alamayan birisi matematiğini kullanarak acil hastaları hayata döndüremeyebilir. Bu sınav kimin iyi bir öğretmen olacağına karar veremeyebilir..

Sözlerimi bitirirken selam eder, ÖSYM Personeline hayırlı işler dilerim. Fil ve aspirin içerikli soruyu hazırlayan hocalarım için hiç bir şey demiyorum. Onlar, değeri hayata veda ettikten sonra anlaşılan birer Picasso benim nezdimde. Felsefe'den soğudum, uzanmışım kumsala, denize Harry Potter ve Felsefe taşı atıyorum...

Tarihten bilgi sorusunu fazla kaçırmış değerli hocalarım. Öyle tahmin ediyorum ki yengeyle kavga etmiş işe gitmeden önce. Türkçe metinlerini beğendim. Sınavda değil, denize nazır bir çay bahçesinde kitap okuyormuşum gibi hissettim kendimi. Coğrafya kolaydı, teşekkür ederim... Matematiğim iyi değildi zaten ama yine bir 10 tane kadar yapardım diyordum, yapamadım.. Bu işten anlayanlar zordu diyorlar, bilemiyorum. Resmine aldanıp "şişeli soru"nun bir kaç bilinmeyenli denklem olabileceğini düşündüğümden yapmadım. IQ problemim yok, sadece işgüzarlık ettim. Kitapçıkları taratıp halka arz ederseniz diye çok korkuyorum. bir kaç matematik sorusunu şıklardan giderek çözmeye çalışırken yaptığım abuk subuk işlemlerin herkes tarafından görülmesini istemem. Özel hayata müdahele diye algılar, ilişkimizi gözden geçiririm. Bazılarının intihara teşebbüs edeceğinden bile endişe duyuyorum. Evet, sınav kaygım yok, ama böyle kaygılarım var...

2011 YGS'nin yapımında ve yayınında emeği geçen ekip arkadaşlarınıza teşekkür ederim. Üstümü arayan polis memurundan, sınavda herkesten daha çok heyecanlı ve panik olan salon gözetmenlerine kadar her şey mük-kemmeldi. Sağolsunlar korkudan başlama anı gelene kadar kırtasiye paketini açtırtmadılar. Çok acıdım..

O değil de, şimdi çalışmaya başlasam LYS'den iyi puan alır mıyım?

Özgür Öğretmen [32]

6 Nisan 2011 Çarşamba

Chicken Translate

Chicken translate Türkçe'den İngilizce'ye çeviri yaparken çevrilecek sözcüklerin ilk karşılıklarıyla birebir yapılan ama İngilizce'de aynı anlamı vermeyen çeviri örneklerine deniyor. Neden böyle denildiğinin hikayesini bilmeyen kalmamıştır. İlk örneğine Sultanahmette Piliç Çevirme satan bir dükkanın astığı bir afişte rastlandığı rivayet edilir. Piliç Çevirme = Chicken Translate. 10 sene kadar önce oldukça popülerdi bunun örnekleri. aşağıdaki metni okuduğunuzda ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.

Arşivden bir chicken translate örneği:

[resme tıklayınca büyür:]

13 Haziran 2010 Pazar

Akıllı Tahta :)



Fikir güzel, uygulama daha da güzel. Oyunu hazırlamak için oldukça emek harcamış olmalı Matematik Öğretmeni. 2-3 dakikalık bir "show"un belki de 2-3 saatlik bir hazırlık aşaması var. Ama derse katılan öğrencilerin derse ve öğretmene olan bakışında olumlu bir katkısı olacaktır yüzde yüz.

Teachers in 1960 & 2010

Faturanın öğretmene kesilmesi kolaycılığı sadece bizim sorunumuz değilmiş demek ki. Veli ve eğitim sitemi ortaklığı şimdilerde öğrencinin sorumluluklarını da öğretmenin sırtına yüklüyor ve ortaya çıkan sorunların tek suçlusu ilan ediliveriyor öğretmen..

((Karikaür: ALINTI))