Sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Haziran 2013 Çarşamba

Öğretmen Filmleri, Eğitim İle İlgili Filmler

Dead Poets Society (İng. Öğrt. John Keating / Robin Williams)
Bu kategoride yer alan filmlerde genellikle sıradışı bir öğretmenin veya öğrencinin hikayesini izliyoruz. Yine de eğitim temalı filmleri izlemek, öğrencilere tavsiye etmek/izlettirmek gibi gayesi olanlar için bir liste yapmak ne zamandır aklımdaydı. Kimi izlediğim, kimi de film veri tabanları ve/veya arama motorları vesilesiyle karşıma çıkan filmlerden oluşuyor liste. yorum kısmına önerilerinizi bekliyorum.

11 Haziran 2011 Cumartesi

Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak / Boats Out of Watermelon Rinds [2004]

2004 yapımı, Ahmet Uluçay imzalı ve bir çok festivalden ödülle dönmüş bir Türk filmi Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak. Anadolu'da [Tavşanlı/Kütahya] bir köyde yaşayan iki kafadar genç [Recep ve Mehmet] yaz tatillerini kasabada çalışarak geçirmektedir. Biri karpuzcuya, diğeri bir berbere çıraklık ederler. En büyük tutkuları ise sinemadır. Sinemadan aldıkları kesik filmleri kendi imalatları olan bir projeksiyon makinasında oynatmaya çalışırlar. Sinemacılık bir meşgalenin ötesinde bir tutkudur onlar için. Öyle ki ileride de yönetmen (onların deyimiyle recisör) olmaktır gönüllerinde yatan. Bir türlü beceremezler saniyede 24 kareyi perdeye yansıtma işini. Resimler perdede haraket kazanmazlar..

Karpuzcunun çırağı Recep, ineklerine vermek için karpuzcu tezgahına kelek, çürük karpuzları almaya gelen bir kadının kendinden büyük kızı Nihal'e kaptırır gönlünü. Hem gönül işlerinde hem de sinemacılık tutkusunda işler istediği gibi gitmez ama pes de etmez..

1960'larda (veya 70'ler) küçük bir köyde böyle büyük bir tutkunun peşinden koşan iki küçüğü canlandıran İsmail Kaymaz [Mehmet] ve İsmail Hakkı Taslak'ın doğal oyunculukları filmin katıldığı festivallerde ödüllendirildiği gibi, izleyicilerinden övgü almıştır şüphesiz ki. Belki filmin sonunu "filling the blanks" tadında, beklentiden uzak veya eksik bulabilirsiniz... onun dışında izlemeye değer bir film olduğunu düşünüyorum.

21 Nisan 2011 Perşembe

True Grit/İz Peşinde [2010]

Coen Biraderlerin yönetmenliğini yaptığı film, Oscar ödüllerinde en iyi film, en iyi erkek oyuncu, en iyi yardımcı kadın oyuncu dahil (sanırım) 6 dalda aday gösterildi ama heykelciklerden hiç birini kapamadı. 1969 yapımı John Wayne'li True Grit'in uyarlaması. Esasında Charles Portis' in aynı adlı romanından uyarlama her iki film de. Big Lebowski ve Ironman'den hatırlayabileceğimiz Jeff Bridges, etkileyici ses tonuyla filmde bir U.S Marshal'ı [Rooster Cogburn] canladırıyor.

14 yaşında bir kız olan Mattie Ross [Hailee Steinfeld], babasının intikamını alması için Cogburn ile anlaşır. Katil Tom Chaney'i [Josh Brolin] arayan bir tek yaşlı Us Marshal Cogburn değildir. Bu takipte bir Texas Ranger olan LaBoeuf [Matt Damon] de onlara eşik eder. Mattie Ross'un inatçı karakteri, zaman zaman karşı karşıya gelen bu iki karakteri birleştirmeye de yarar. LaBoeuf'un katil Chaney'i yakalayıp Teksas'a götürmek istemesi ile küçük Ross'un Arkansas'ta asılmasını görmek istemesi (veya kendi intikamını almak istemesi diyelim) sebebiyle oluşan gerginlik ve yaşlı Marshal Cogburn'un mesleğinin inceliklerini sergilediği sahneler izlemeye değer olsa da şahsen benim puanım IMDB'nin 8,0'lık ortalamasıyla eşdeğer değil. [O yüzden buanım 7:]

Bu arada bildiğim kadarıyla Coen Biraderlerin iyi bir hayran kitlesi ve piyasası var hem ülkemizde hem de Hollywood'un girdiği tüm pazarlarda.

İyi seyirler...
 

16 Nisan 2011 Cumartesi

The King's Speech [2010]

2011 Oscar Ödüllerinde 12 dalda aday gösterilerek ses getiren, en iyi film dalı başta olmak üzere 4 oscar heykelciğini kaparak ününü pekiştiren The King's Speech [Zoraki Kral], Kraliçe Elizabeth' in babası, Kral 6. George' un kekemelikle olan mücadelesindeki azmini ve iyi bir hatip olması yolunda ona hem trepistlik hem de arkadaşlık yapan Lionel Logue ile aralarında geçen süreci anlatıyor.

2. Dünya Savaşı kapıdadır ve Kral 8. Edward gönül işleriyle krallığı aynı anda yürütemez ve baskılar sonucu krallıktan feragat eder. Kekemeliğinin iç dünyasında açtığı derin yaraların ve kekeme bir soylu olarak halkının karşısına çıkma cesareti gösterememesinin etkisiyle ilk başlarda pek krallığa yanaşmayan York Dükü olan George [Berthie] sonunda İngiltere Kralı olur. Karşısına çıkan konuşma terapisti Lionel Logue terapi sürecinde aralarındaki tüm sınırları, resmiyeti kaldırır ve kralın bilinçaltına yerleşmiş ve onu kekeme yapmış tüm korkulardan ve baskılardan onu arındırmaya çalışır.

Filmdeki performansıyla en iyi erkek oyuncu Oscar'ını evine götüren Colin Firth'e Oscar Heykelciği anasının ak sütü gibi helal olsun. Memento (Akıl Defteri) filmindeki performansıyla gönülleri fetheden Guy Pearce, Kral Edward'ı canladırıyor bu filmde. Eski günlerin hatrına ona da bir selam çakalım... En iyi erkek oyuncu Oscar'ını alamasa da performansı Colin Firth'den çok da aşağı kalmayan ve filmde terapisti canladıran Geoffrey Rush'ı es geçmemeli... Henüz York Dükü iken tanıştıkları kralla ilk seasnta aralarında geçen sohbette, kralın yaptığı şakalara karşı tepkisindeki yüz ifadesi ve Şekspirden bir kesit sunduğu tiyatro sahnelerinde oldukça etkileyiciydi jest ve mimikleri... Ve tabi bu ayrıntıların dışında kalan tüm sahnelerde başarılıydı kanımca...

Kralın eşi Elizabeth rolündeki ablayı bir yerden gözüm ısırıyor diyorsanız söyleyeyim: Fight Club' ın meşhur Marla Singer'ını canlandıran Helena Bonham Carter'dan başkası değil... ;)

IMDB sayfasına ulaşmak için bu yandan, Sinemalar.Com sayfasına ulaşmak için bu yandan gidiniz. Sonra tekrar geliniz..

Künye: The King's Speech [Zoraki Kral]
Yönetmen: Tom Hooper
Sen.: David Seidler
Oyuncular: Colin Firth, Geoffrey Rush, Helena Bonham Carter, Guy Pearce
Yapım: Hindistan, 2010

7 Nisan 2011 Perşembe

Up [2009]


Up, Türkçe gösterime sunulan adıyla "Yukarı Bak" , Pixar eli değmiş güzel bir animasyon film. İlk 10 dakika insanın boğazı düğümleniyor, sonra gelişen olayların da akıcılığı ile hem gülümseten hem heyecan veren bir filme dönüşüyor. hikayesi kısaca şöyle:

Fredricksen, içinde kalan ukteyi doldurmak ve hayatının son demlerini bu eksikliği gidermek için harcamaya karar verir ve evine bağladığı onlarca uçan balonla bir maceraya koyulur. Bu maceranın peşine düşmesine sebep olan şey de, evinin etrafına gökdelenler inşa etmeye çalışan inşaat şirketinin, Fredricksen'in de evine göz koyması ve ihtiyarı psikolojik baskı latına alması. Bir de sinirlerine hakim olamayarak işçilerden birinin kafasına bastonla vurmasının ardından mahkemece huzurevine götürülmesine karar verilmesi.. Alın size arsa, lanet olsun size de sizteminize de, kazanacağınız paralara da dercesine eviyle birlikte uçar gider.. Fakat ihtiyara sürpriz bir misafir de eşlik eder. İhtiyarlara yardım rozetini alma peşinde olan doğa kaşifi küçük Russel..

Filmden bahsederken es geçilmemesi gereken şeylerden biri de Türkçe seslendirmeleri şüphesiz ki. İhtiyar Fredricksen'e sesiyle hayat veren kişi usta oyuncu Erol Günaydın. Ben filmi izlerken Erol Günaydın'ın doğaçlama bir iş çıkardığını, kendinden çok şey kattığını hissettim. Bir çok duyguyu haddinden fazla gerçekçi vermiş sesiyle. Seslendirme çok başarılı kanımca...

İyi seyirler...

5 Nisan 2011 Salı

The Karate Kid 2 [2010]

The Karate Kid 2, 80'li yıllarda 3 filmlik seri halinde çekilen  filmin 2010 versiyonu. 80'li yıllardaki Bay Miyagi'li ve Daniel San'lı filmler TV gösterimlerinden sonra bizim nesli sokağa döküp hafızada kalan karate hareketlerini uygulamaya vesile olmuştu. "Cilala Parlat" tekniği yıllarca ağızlardan düşmedi, geyik muhabbetlerine meze oldu.

Yeni filmde ise Bay Miyaginin yerini Bay Han (Jackie Chan), Daniel San'ın yerini ise  Dre (Jaden Smith) adında küçük bir çocuk alıyor ve olaylar Amerika' dan Çin'e taşınan Dre'nin Çinli kung-fucu bir kaç velet tarafından dövülmesinin ardından gelişiyor. İlk seriden hafızalarda kalan final sahnesindeki vuruş tekniğinin (Kartal Vuruşu muydu ne?) değişik versiyonu bu filmde de var. Daha dudak uçurtan cinsten. Bu filmdeki çocukta Daniel San sempatisi olsa da  "Şu eski halimden eser yok şimdi"yi söyleyen Jackie Chan Bay Miyagi'yi bir hayli aratıyor.

Kısaca film, Bay Miyagi' yi ve Daniel San' ı özlemle hatırlamak ve 80'li yıllarla hasret gidermek adına tembellik yapılan bir Pazar günü izlenecek bir aile filmi.

22 Mart 2011 Salı

3 Idiots

Sondan başlayarak gidelim: Son zamanlarda izlediğim en güzel film 3 Idiots.

Hintli yönetmen Rajkumar Hirani'nin bu 160 dakikalık komedi filmini eğitim kurumlarında rehberlik faaliyetleri çerçevesinde hem öğrencilere hem de velilere izletmek gerek. Hatta zorunlu kılalım. Gerçi zorunlu kılmak filmin felsefesine ters ama devamında özgürlüğü getireceğinden bu iyi niyetli bir zorunluluk ...

Filmi iki seansta izledik mecburiyetten. İlk seasnla ikinci seans arasındaki ömrümün en uzun ömrümün en... (şaka şaka) sabırsızlığım, IMDB puan ortalamasının 8,1 oluşu ve dahi film hakkında yapılan yorumların benimkilerle benzer oluşu, filmi izledikten sonra hissedeceklerinizle örtüşüyor olacak kanımca. Göreceğiz(dir).

Neyse, Hindistanın en önemli mühendislik okullarından birini kazanan 3 birbirinde nilginç kafadarın hikayesini anlatıyor film, en özet haliyle... İçlerinden biri, Rancho adındaki genç, diğer ikisinin ve pek çok öğrencinin hayatlarını değiştirecek, hayatlarına yön veren tüm dış etkenlerden arınmalarını sağlayacak ve onlara hayatlarının geri kalanında yapmak istediği şeyleri yapmayı sağlayacak adım atmalarına neden olur başlarına gelen onca şeyin neticesinde.

Filmin müzikleri de muhteşem ama filmdeki müzikal havayı sevmeyebilirsiniz. Ben nötr hissediyorum şahsen, çok bayılmadım ne yalan söyleleyim.

Bu filmi özetlemek de zor. Mesela Çatur'dan bahsetmek gerek ama "spoiler" vermek de istemem. Neyse izleyin, pişman olmazsınız...

İyi seyirler...